YAZARLAR

Takke Düştü: Gücün Maskesi ve Makamın İmtihanı

VorarlbergTV
5050 Görüntüleme
07.10.2025 - 09:00 | Son Güncelleme: 07.10.2025 - 09:00
Kişiliğini makamdan alan, makam elinden gittiğinde kişiliksiz kalır. Bu çağın en büyük çürümesi, işte bu yalancı kimliklerde gizli. Makamla büyüyen, koltukla “adam” olanlar; koltuk gittiğinde aynada kendini tanıyamıyor artık.
Takke Düştü: Gücün Maskesi ve Makamın İmtihanı

Takke Düştü: Gücün Maskesi ve Makamın İmtihanı

Kişiliğini makamdan alan, makam elinden gittiğinde kişiliksiz kalır. Bu çağın en büyük çürümesi, işte bu yalancı kimliklerde gizli. Makamla büyüyen, koltukla “adam” olanlar; koltuk gittiğinde aynada kendini tanıyamıyor artık. Çünkü onlar için değer, duruş, inanç değil; sadece görünür güç var. Gücü kaybetmemek uğruna her türlü sinsi oyunu mubah gören, her masada başka yüz takan bir zümre var.

Bugün birçok kişi için kıble artık menfaat yönü. “Yalakanın kıblesi olmaz” sözü tam da bu dönemi anlatıyor. Bir gün doğuya dönerler, ertesi gün batıya… Yeter ki menfaat güneşi o taraftan doğsun. Egolarını tatmin etmek, statülerini korumak, sosyal çevrelerini kaybetmemek için her türlü maskeyi takıyorlar. Oysa her maske, zamanı gelince düşer. Ve maske düşünce, altından ne yüz kalır ne vakar.

Tarih, ego savaşlarının yıktığı imparatorlukların, parçalanan cemiyetlerin, çöken kurumların hikâyesiyle doludur. Gücü korumak adına hakikati feda edenler, sonunda hem gücü hem haysiyeti kaybetmiştir. Çünkü güç, karakterin değil; emanetin bir parçasıdır. Emanet ise ancak liyakat ve adaletle taşınır. Liyakat gidince, emanet külfet olur. Külfet çöker, altında kalan da ezilir.

Bugün de farklı değil. Gücü kaybetmemek uğruna, değerlerini yoka sayanlar var. İnancı, dostluğu, vefayı, vicdanı hiçe sayanlar... Her türlü “nane”yi yediklerini itiraf ederken bile pişman değil, pişkince gülüyorlar. Çünkü bu çağ, pişkinliğin çağını yaşıyor. Artık hatayı itiraf etmek değil, utanmadan sahiplenmek marifet sayılıyor.

Bir dikili fidanı olmayanların, menfaatleri kadar konuştuğu bir dönem bu. Milletin değil, menfaatin peşinde koşanların dönemi. Kimin yanında duracaklarına karar veremiyorlar; çünkü tek derdi “kaybetmemek” olan insan, kimseye sadık kalamaz. Bir gün karşısında durduğu kişiye, ertesi gün el pençe divan durur. Dün sövdüklerine bugün yaslanır, yarın yeniden söveceğini bile bile...

Sosyal statüleri ellerinden gitmesin diye, her gün yeni bir “dayanak” arıyorlar. Duruşları yok; çünkü yaslandıkları her şey geçici. O yüzden içten içe korkuyorlar. Korkudan titreyen ellerle, satranç oynar gibi hamle yapıyorlar. Kendilerini çok zeki, çok kurnaz sanıyorlar. Ama her hamlelerinde, aslında kendilerini açık ediyorlar. Zira zeka, kalp körlüğünü örtemez. Her manevra, içlerindeki panik halini ele veriyor.

Bir dönem her davette, her resepsiyonda, her masada vitrin süsüydüler. “Biz de buradayız” demek için dolaşıyorlardı. Ama o vitrin süsleri, artık kimsenin ilgisini çekmiyor. Çünkü milletin gözü açıldı. Senaryo tutmadı. Halk, tiyatronun perdesini indirdi. O sahte tebessümler, o yapay cümleler, o kurgulanmış kahramanlıklar… Artık inandırıcı değil.

Bugün korkudan, uçan kuştan bile medet umar hale geldiler. Çünkü içten içe biliyorlar: Takke düştü, kel göründü. Artık ne makyaj işe yarar ne maske. Gerçek yüz, bütün çıplaklığıyla ortada.

Bu tabloyu sadece politik bir çürüme olarak görmek eksik olur. Bu, ruhi bir iflasın da göstergesi. Makamın, gücün, unvanın insana ne kadar kolay “ilah” olduğunu gösteriyor. İnsan, kendini o koltuğun merkezinde zannettiğinde, Rab’bini unutur. Unutunca da kaybeder. Gücü, makamı, çevreyi... Ve sonunda kendini.

Bugün yaşananlar, sadece politik bir çözülme değil; ahlaki bir sınavdır. Her çağın Firavun’u, Nemrut’u, Haman’ı vardı. Her çağda da Musa’lar, İbrahim’ler, Yusuf’lar çıktı. Şimdi de öyle olacak. Çünkü hakikat, hiçbir dönem tamamen susturulamadı. Maskeler düşünce, hakikat kendini gösterir.

Bu düzen, “gücü korumak için her yol mubahtır” diyenlerin düzeniydi. Ama artık bitiyor. Bu tiyatro fazla sürdürülemez. Çünkü her yalanın bir ömrü vardır. O ömür doldu. Milletin vicdanı, hakikatin terazisini yeniden kuruyor.

Artık yeni bir çağın eşiğindeyiz. Bu çağ, samimiyet çağı olacak. Menfaat için eğilenlerin değil, hakikat için dik duranların çağı. Makamı kaybetse de kişiliğini kaybetmeyenlerin çağı. Çünkü Allah, zulme ortak olanı da, susarak razı olanı da sınar. Ve o sınavda kimsenin maskesi işe yaramaz.

Son perde kapandı. Sahne karardı. Seyirci ayağa kalktı.
Ve millet, bu kez sessiz değil.
Artık tiyatro bitti.

Celil Serçe
07.10.2025 AZERBAYCAN

 

 

Yorum Yazın

Yorum yazarak topluluk kurallarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Vorarlberg TV hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar

  • Hasan DÜZEN

    Mükemmel bir makale olmuş.Aydınlandım. Çok güzel teşhis koymuşsunuz Sapıtanlara gücü makamda mevki de görenlere Rabbim hidayet versin ıslah eylesin. Islahı mümkün değilse kahrı perişan eylesin. İnsanlığa da hidayet versin. Layık oldukları gibi liyakat sahibi yöneticilerle yönetilsin.Çok güzeldi. İstifade ettim. Çok teşekkür eder Muaffakiyetlerinizin devamını dilerim. Saygı hürmet ederim.
  • gebesce musa

    Sagol Celil abe cok cok dogru..

VorarlbergTV