Avrupa'daki Gençlerimizi Anlamak
Sevgili Dostlar. Ilk yazimi Gelecegimiz gencligimiz üzerine yazmak istedim.
Son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir eleştiri var: "Avrupa'daki gençler neden lüks
arabalara bu kadar meraklı?" Bu soruyu soranlara şunu söylemek istiyorum: Lütfen önce bu
gençlerin hayatına bir bakın, sonra yargılayın.
Avrupa'da büyüyen Türk gençliği, çoğu zaman iki kültür arasında sıkışmış bir hayatın
çocuklarıdır. Erken yaşlarda hayata atılırlar. Kimisi usta olur, kimisi teknisyen, kimisi hemşire
ya da bilgisayar mühendisi. Sabahın erken saatlerinde kalkarlar, mesaiye zamanında yetişirler,
görevlerini ciddiyetle yerine getirirler. Tatilleri kısıtlı, sosyal alanları sınırlıdır. Hafta içi
tamamen çalışmaya, hafta sonu ise biraz nefes almaya ayrılmıştır.
Türkiye'deki yaşıtları kadar sosyal bir yaşam süremezler. Aile sorumluluğu, kültürel
beklentiler, maddi kaygılar omuzlarındadır. Onlar için güzel bir araba, bir statü göstergesi
değil; alın terinin, emeğin, yorgunluğun küçük bir ödülüdür. Belki de haftalık streslerini
attıkları, kendilerini iyi hissettikleri tek alan odur.
Oysa Türkiye'deki gençlik daha rahat bir hayat sürüyor. Aile desteği daha güçlü, sosyal
ortamlar daha yaygın. Çoğu zaman az çalışıp çok harcamayı tercih eden bir düzenin içindeler.
Bu kıyaslama, Avrupa’daki gençlerin hayatını daha da anlamamızı sağlar.
Bu yüzden rica ediyorum: Avrupa’da yaşayan gençlerimizin tek zevki olan güzel bir arabaya
binme isteklerini küçümsemeyin. Onlar bunu sonuna kadar hak ediyorlar. Çünkü o
direksiyonun başına geçene kadar geçen süreçte; uykusuzluk, soğuk sabahlar, terli günler ve
alın teri var. Saygı duymamız gereken bir emek var.
Bu il yazimda Genclerimize cok önemli bir tavsiye.
Tatilde Unutulmaması Gerekenler: Vatan, Aile ve Vefa
Avrupa’da yaşayan gençlerimiz, yıl boyunca gece gündüz, soğukta ve sıcakta büyük bir
özveriyle çalışıyorlar. Şimdi, sabırsızlıkla beklenen izin dönemi yaklaşıyor. Elbette tatili
hak ettiler, elbette deniz kenarında dinlenmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi sonuna kadar fazlasıyla
hak ediyorlar. Ancak unutmamamız gereken çok önemli bir şey daha var: Vatan, aile ve vefa.
Tatili sadece bir otelde geçirmek, sosyal medyada birkaç güzel kare paylaşmak değil; aynı
zamanda köklerimize, geçmişimize, insanımıza bir yolculuktur. Memlekete gittiğimizde ilk
durağımız plaj değil, aile ocağı olmalıdır. Anne-baba, dede-nine, amca-dayı, hala-teyze...
Gurbette hasretle bizleri bekleyen büyüklerimiz, akrabalarımız vardır. Belki yıllardır yüzünü
görmediğimiz baba dostları, çocukluk arkadaşları ya da komşularımız vardır. Onlarla bir çay
içmek, bir sohbet etmek, hatırlarını sormak bizden hiçbir şey eksiltmez; aksine bizi insan
yapar, bizi biz yapan değerlere bağlar.
Unutmayalım ki sadece yaşayanlar değil, ebediyete uğurladıklarımız da bizden bir dua, bir
Fatiha bekliyor. Kabirlerini ziyaret etmek, geçmişimize bir vefa göstergesidir.
Gencligimiz Gelecegimizdir.
Selamlarimla
Ali Duranoğlu
Yorum Yazın